The Wire
HBO 59 Dk. 60 Bl.
Final Yaptı 2002-2008

The Wire, Baltimore, Maryland'de geçen bir drama dizisidir. ABD'de HBO'da yayınlanan dizinin yapımcısı ve yazarı, eski polis muhabiri David Simon'dır. Yayınına 2 Haziran 2002'de başlanan dizi beş sezonun ardından, 9 Mart 2008'de sona erdi. Dizinin her bir sezonu Baltimore şehrinin ayrı bir yüzüne odaklanmıştır. Bunlar sırasıyla, uyuşturucu trafiği, liman, şehir yönetimi ve bürokrasi, eğitim sistemi ve yazılı basındır. Geniş oyuncu kadrosu, genelikle başka rolleriyle çok ünlü olmamış kişilerden oluşur. Simon dizinin bir suç draması şeklinde sunulmasına karşın "gerçekten Amerikan şehriyle, bir arada nasıl yaşadığımızla ilgili. Kurumların bizi bağımsız bireyler olarak nasıl etkilediğiyle ilgili ve ister polis, ister yükleme işçisi, ister uyuşturucu satıcısı, ister politikacı, yargıç ya da avukat, en sonunda riske girerek bağlı olduğunuz kurumla mücadele etmeniz gerektiğine ilişkin" yorumunu yapmıştır. Büyük bir ticari başarı yada ciddi bir televizyon ödülü kazanamamış olsa da, The Wire genel olarak eleştirmenler tarafından gelmiş geçmiş en büyük televizyon dizilerinden biri şeklinde tanımlanmaktadır. Dizi, şehir hayatını, sanatsal hırsları gerçekçi yansıtması ve sosyopolitik temaları alışılagelmişin aksine derinlemesine incelemesiyle dikkat çekmektedir.

M-T-Y

Çok anlamlı ve gizli mesajlar içeren bir bölümdü. Özellikle Mcnulty'nin Rhonda'ya 00:34:21 de söylediği cümleler o kadar anlamlı ve anlamlı olduğu kadar gerçekti ki ne kadar etkilendiğimi anlatamam. Bugün ülkemiz ve dünyada ki devlet kurumlarının yolsuzluğa bulaşmasının ve yozlaşmasının temel nedenlerinden birini anlatıyordu. Söyledikleri o kadar gerçekti ki gerçekliğini kontrol etmek için sadece kendi yaşadıklarımıza ve hayatımıza bakmamız yeterli oluyor. İnsanların bir kurumda yanlış bir şeyi aman başıma bir şey gelir diye saklaması,arkası sağlam birinin yaptığı hataların, işlediği suçların örtbas edilmesi,kariyerime bir şey olur diye doğru olanı yapamamak yaparken tereddüt etmek,sizden rütbeli birinin yanlışlarını görmeniz "ama o benden rütbeli ben yanlışı ortaya çıkarırsam ona bir şey olmaz yine bana olur" diyerek görmemezlikten gelmeniz...... Kısacası bugün etrafımızdan pislik akıyorsa yolsuzluk, yozlaşmışlık ,adam kayırma ,hak gaspı yanlışları örtbas etme, rüşvet ve daha bir çoğu bu kadar yaygınsa. Bunun nedeni insanların bencil bir mahluk olması ve aman bana bir şey olur diye susması, olayları yutkunması ve bir süre sonra aynı yanlışları kendi çıkarları için kendilerinin yapması. Keşke böyle olmasa insanlar cesaretli olsa güçlünün değil haklının yanında olsa keşke ama keşke NAMUSLU insanlarda NAMUSSUZLAR kadar cesaretli olsa zamanla NAMUSLULARDA olaylara susa susa, olayları aman başım yanmasın diyerek örtbas ede ede NAMUSSUZ olmasa. İşte o zaman dünya daha güzel, daha yaşanılır ve daha adil bir yer olur.

M-T-Y

Oldukça güzel ders niteliğinde olan bir sezon çok anlamlı bir finalle bitti. Kısaca son duruma bakıp yorumlayacak olursak SOKAK: Çetede hiçbir şey değişmedi, sadece boşalan kadrolar başka adamlar tarafından doldu. Avon'un yerini Stringer Bell, D'angelo'nun yerini Poot, Wee-Bey'in yerini Bodie aldı. Hatta çeteden olmayan hırsız sayko Omar ile evsiz uyuşturucu bağımlısı Bubbles bile değişmedi. Bu açıdan bakıldığında çok gerçekci "Cidade De Deus" tadında bir son oldu. Çünkü böyledir sistemi bir anda değiştiremezsiniz sadece, sistemdeki adamlara zarar verip o adamların yerine daha zayıflarının gelmesini sağlarsınız. Sistemi ancak uzun vadede o sokakta ki çoçukları pislikten koruyarak, onları çetenin kucağına atmayarak, devlet olarak onları gözeterek iyi imkanlar sunarak, iyi eğitim almaları sağlayarak değiştirirsiniz. Yok zaten bunları yapmazsanız çete de bitmez çetenin tuzağına düşüreceği, hayatı çeteden ibaret bilen, hayatta ki en büyük beklentisi çetenin üst düzey bir elemanı olmak olan gençler de bitmez. POLİS: Polis teşkilatında olanlar çok gerçekci ve bir o kadar da üzücüydü. Bizleri şaşırtmayarak gene işini doğru yapan, doğru yaparken de bir takım önemli insanların foyalarını ortaya çıkaran polisler, cezalandırıldı. Jimmy sahil güvenliğe verildi oysaki ilk bölümde bot midemi bulandırıyor demişti. Cedric hak ettiği halde amir yapılmadı. Santangelo devriye polisi oldu. Herc hak ettiği halde Sergeant yapılmadı.....Ve yine bizleri şaşırtmayarak, bu bir takım yolsuz insanların köpekliğini yaparanlar da ödüllendirildi. Mesela Burrell'in The Detail operasyonunda ki muhbiri dedektif Ellis Sergeant yapıldı. Gene çok gerçekci bir şekilde kirli sistemin içindeki pislik insanlar kazanırken, kirli sistemde fark yaratıp doğru yapmaya çalışan insanlar cezalandırıldı. SENİN GERÇEKLİĞİNE AŞIĞIM THE WİRE - Herkese İyi Eğlenceler - MTY

M-T-Y

The Wire kesinlikle bir diziden daha fazlası adeta bir belgesel dizi karışımı. Hatta belgesellerde bile çoğu zaman sunulamayan bir gerçekliği bizlere sunan, adeta gerçek hayattan yansıtılan bir kesit. Dizi aleminin bana göre tartışmasız bir numarası, bir efsane. Ve ben artık sonuna geldim böyle bir şaheseri izleyip bitirmiş olmanın mutluluğunu, gururunu yaşarken bir andan da artık olmayacak olmasının burukluğunu ve yaratacağı boşluğu düşünüyorum. Baltimore üzerinden bize pisliği, yozlaşmışlığı, sistemin şerefsiz işleyişini tokat etkisiyle gösterdi. Ve asıl acı olan aslında bize gösterdiği pisliklerin yozlaşmışlıkların sadece Baltimor'a özgü olmaması dünyanın her yerinde olması, her yerde işlemesi ve her yerde aynı zalimlikle kazanması. Bizi asıl üzen ve etkileyen de buydu bu Baltimore'a özgü değil bu dünyada gücün olduğu her yere yani dünyaya özgü bir durumdu. "All in the game" evet gerçektente öyle. Bu bir oyun öyle pis yozlaşmış bir oyun ki değiştirilemiyor, içine giren herkesi öğütüyor iyileri kötü, kötü daha kötü yapıyor. Karşı koyanları yok ediyor Oyunu kurallarına göre pislikçe, zalimce oynayanları, oyuna yalakalık edenleri de yüceltiyor. Ve hep sabit kalıyor bu oyun sadece oyundaki karakterler değişiyor ama gene bildiğimiz yozlaşmış, pislik oyun devam ediyor. Avon gidiyor Marlo geliyor, Jimmy gidiyor Sydnor geliyor, Bubbles gidiyor Dukie geliyor, Omar gidiyor Michael geliyor. Karakterler değişiyor ama oyun aynı kalıyor, o şerefsiz namussuz pislik sistem aynı kalıyor ve aynı acımasızlıkla aynı kötülükle işliyor. Ve Ne yazık ki bu oyun dünyanın her yerinde farklı karakterle, aynı mantıkla aynı pislik, yozlaşmış sistemle uygulanıyor. İşte insanı derinden sarsan üzen şey de bu oluyor. Bu oyun her yerde her yerde pislik, yozlazmışlık, namussuzluk, şerefsizlik hat safhada ve ne yazık ki bu oyun düzeltilemiyor sadece karakterler, roller değişiyor. Geri kalan her şey aynen devam ediyor. Bu oyun Karşısında olanları anında yutuyor, yanında olup yalakalık edenleri de aynı şekilde anında yüceltiyor. Resmen dünyayı ele geçirmiş bu oyun her yer aynı, her yerde aynı yozlaşmışlık, aynı pislik, farklı karakterlerle farklı rollerle oynanıyor. The Wire da bize dünyayı kötülüğe düşürmüş ve düşürmekte olan bu oyunu bizlere tokat etkisiyle müthiş bir gerçeklikle sunuyor. The Wire'da öyle karakterler var ki sanki o karakterle hayatınızın bir yerinde karşılaşacakmıssınız gibi hissediyorsuz. Sanki bir gün sokakta yürürken Bodie'yi köşede göreceğinizi, Bir gün Jimmy ile Kimayı arabanın içinde bir yeri gizlice gözetlerken göreceğinizi, Bunk'ı ağzında purosuyla bir ceseti incelerken göreceğinizi, Snoop ile Chris'i bir gece sinsice yürürken göreceğinizi, bir gece Omar'ı ıslık eşliğinde yürürken göreceğinizi.......... Falan düşünüyorsunuz öyle gerçekler ki onların dizi karakteri olduklarını değil sanki gerçekte yaşayan insanlar olduklarını düşünüyorsunuz. Çünkü öyle rol yapıyorlar ve bu senaryo, bu gerçeklik ile böyle insanın içine derinlemesine işleyen karakterler birleşince dünyanın gelmiş geçmiş gelecek en iyi dizisi oluşuyor. İzleyin izlettirin tekrar izleyin.......Hoşçakal The Wire keşke hafızamı sildirip seni baştan izleme şansım olsa. Sen her zaman hayatımın bir köşesinde bana hayatın pisliklerini tokat etkisiyle sunmanla ve gerçeklikleriyle insanın içine işleyen karakterlerinle olacaksın.

M-T-Y

Spoiler içeren alanı görmek için tıklayın.
D'Angelo Barksdale Kendisini, ailesi ve çevresi yüzünden bir çetenin içinde bulan iyi niyetli ve merhametli bir karakter. İyi niyeti yüzünden asla tam bir çete elemanı olamayan, olmak istemeyen D'angelo, kendisi iyi kaderi kötü olan biriydi. Her şeye rağmen, gördüğü pisliklere rağmen iyi niyetinden vazgeçmedi. D'angelo ile The wire bize yine bir gerçekliği tokat etkisiyle sundu sen ne kadar iyi olsanda eğer ailen,çevren kötü ise kötülük girdabından kaçmak çok zordur ve nitekim D'angelo da girdaptan kaçamadı. Çete yüzünden adam öldürdü, hapse girdi çıktı ve bir daha hapse girip orada kendi çetesinden birinin vermiş olduğu talimatla öldürüldü. Kötülük hiç bir zaman peşini bırakmadı. O kaçtıkça ensesinde belirdi ve en sonunda da öldü. Oysaki çevresini iyi yorumlayan zeki bir karakterdi. 1. sezon 2. bölümde ki McDonalds tespiti muazzamdı. İyi niyetliydi, merhametliydi, ölümü hak etmeyen biriydi. Güle güle D'angelo seni, kendisi iyi hayatta çizilen yolu kötü bir karakter olarak hatırlayacağım.

Neptün Savaşçısı

Major Crimes'ı Allah aşkına Binbaşı Crimes diye çevirmeyin artık ya Organize Suçlar kardeşim, Organize Suçlar... Dizide soyadı Crimes diye karakter mi var ya çeviren nasıl kafasına göre çeviyor, bu kaçıncı ya...

M-T-Y

Spoiler içeren alanı görmek için tıklayın.
00:45:25 de ki diyalog o kadar güzel ve anlamlı ki The Wire tarihinin ilk 10 diyaloğu arasına çok rahat girer. Birlikte büyümüş, birlikte pis işlere bulaşmış, birlikte suç dünyasında isim yapmış, birlikte gençken dahi hayal edemedikleri kadar para kazanmış iki kişi, daha doğrusu iki kardeşin konuşması. Ama normal bir konuşma değil, ikisi de birbirlerine karşı biraz utangaç, biraz gergin ve birazda üzüntülü bakıyorlar. Çünkü ikiside birbirlerinin arkasından iş çevirmişler, birbirlerini başkalarını kullanarak satmışlar ve bu olaya da "Just Business" sadece iş gözüyle bakıp olayı aklamaya, vicdanlarını rahatlamaya çalışıyorlar. Biri diğerinin arkasından iş çevirip Amir Colvin'e silah deposunun yerini söylüyor ve Avon oradayken bas diyip hapse attırmaya çalışıyor. Biri de Mouzone'a nerede, ne zaman olacağını söyleyerek onu öldürmelerine zemin hazırlıyor. Stringer Avon'u eski kafalılığı yüzünden, Marlo ile savaşı bitirmemekte inat etmesi yüzünden, yaptığı işleri riske atması yüzünden ve belki de tek adam olabilmek için satıyor. Avon da Stringer'i sokaktaki ünü ve sözünün güvenirliliği sarsılmasın diye, Stringerin iş adamlığına soyunup sokakları umursamaması yüzünden, Mouzone'u vurdurtması olayında olduğu gibi kendi emirlerini dinlermiş gibi yapıp arkadan iş çevirmesi yüzünden ve belki de D'angelo olayını kendisine sormadan yaptığı için satıyor. Burada nedenleri tartışmayacam kimin haklı kimin haksız olduğunuda. Ama keşke ikiside birbirlerini böyle kalleşce satmak yerine ne hasapları varsa yüz yüze, gözlerinin içine baka baka, başkalarını kullanmadan yapsaydı. Böylesine bir ilişkiye bu yakışırdı. Ama tabi ki de benim temennim biraz iyimser bir temenni, çünkü gerçek hayatta da böyledir bırak en yakın arkadaşı ailesinden birisini bile insanlar çıkarları için satarken bunu korkakca yaparlar. Bunu yüz yüze yapamazlar gözlerinin içine baka baka yapamazlar çünkü o kadar cesaretleri yoktur. O yüzden The Wire yine bize gerçek hayatta olanı olduğu gibi göstermiştir.

M-T-Y

Sistemi berrak bir şekilde bizlere gösteren, gösterirken önemli problemlere değinen ve önemli mesajlar veren bir sezonu daha The Wire sayesinde geride bıraktık. Bu sezonun ana konusu Eğitim sisteminin yozlaşmışlığı ile güçlerinden birini bu yozlaşmışlıktan alan Marlo Stanfield ve çetesiydi. Bu sezon bize eğitim sisteminin yetersizliği yüzünden çetelere yem edilen gençleri, ailelerin bilinçsizliği yüzünden gangster olmaya zorlanan çoçukları, polise bilgi verdiği için hayatı kararan gençleri kısacası sistemin nasıl gençleri kazanmak yerine hayatlarını karartacak bir şekilde işlediğini gösterdi. Ailesinin uyuşturucu alabilmek için eşyalarını sattığı, herkesin alay ettiği Dukie'nin gerçek bir öğretmenin yardımıyla hayatının nasıl rayına girdiğini, hayatı rayına girdiği için onun artık liseye gitmesi gerektiğini söyleyen, onun bu değişiminde ki "gerçek öğretmen" faktörünü göremeyen sistem tarafından liseye yollanan Dukie'nin oraya alışamayınca orada gerçek bir öğretmen bulamayınca hayatının tekrar raydan çıktığını iyi niyetine, ona göre olmamasına rağmen sistem yüzünden nasıl köşelerde uyuşturucu satacak duruma geldiğini bize gösterdi. Randy'nin iyi niyetli ama kendini bilmez bir polis olan Herc yüzünden ispiyoncu diye adının çıkıp nasıl hayatının karardığını ve sisteminde onun hayatını kurtarmak yerine nasıl onu iyice karanlığına gömdüğünü bize gösterdi. Namond'un bilinçsiz, annelikten nasibini almamış annesi yüzünden nasıl kendisi olmayan biri olmaya zorlanıp gangster yapılmaya çalışıldığı ve sistemde Bunny gibi biri olmasa sonunun morg yada cezaevi olacağını bize gösterdi. İlk başta bu işlere karşı olsada sistemin eksikliği ve ailesi yüzünden kendini çetenin içinde bulan Michael'in nasıl çetenin tetikçisi olduğunu, bir gencin daha nasıl çeteye yem olduğunu bize gösterdi. Kısaca bu sezon bize suçlunun çeteler değil, çetelere katılan gençler değil, çeteleri bitiremeyen polisler değil.......bizzat sistemin kendisi olduğunu çok güzel bir şekilde gösterdi.

ugurcelique

Çevirmen mükemmel bir iş çıkarmış. O kadar argo kelimeyi olabildiğince güzel uyarlamış. Tebrikler

M-T-Y

Frank Sobotka Tek amacı kanal yaptırıp baltimore limanına daha fazla geminin gelmesini sağlamak ve bu sayede limanda işçilerin, sendikanın daha fazla iş almasını sağlayarak limanda ki işçilerin işşiz kalmasını önlemek, onlara istihdam sağlamaktı. Gerçekten sendikasını seven, emekçileri seven iyi niyetli bir adamdı. Öyle ki bu sevgisi yüzünden politikacılara rüşvet verip kanalın açılmasını sağlamak için kirli işlere bulaştı. Ama altını çiziyorum kirli işlere bulaşmasının sebebi daha iyi evde oturmak, daha iyi arabaya binmek değildi. Kirli işlere bulaşmasının sebebi sendikada ki emekçilerdi. Onlar işsiz kalmasın, ayda 4-5 gün değil 20-25 gün çalışşınlar, evlerini daha güzel geçindirsinler, evlerine haciz gelmesin diyeydi. The wire aklıma geldikçe seni hep hatırlayacam koca yürekli adam sendikana aşkla bağlı olmanı, işçilerini ne kadar sevmeni, oğlunla yeğeninle bile sendikayı düşünmek yüzünden ilgilenemediğini..... Ve daha bir çok şeyi hep hatırlayacam.

M-T-Y

Efsanede bir sezonu daha bitirmenin mutluluğunu ve gururunu yaşarak geride bıraktığımız sezonu ana hatlarıyla değerlendirmek istiyorum öncelikle bu sezonda da ilk iki sezon gibi istikrar bozulmadı ve oldukça güzel bir sezon izlemiş olduk. Bu sezonun konusu kısaca sosyoloji anlamında üzerine tez yazılabilecek Hamsterdam, Baltimore'un olmazsa olmazı uyuşturucu çeteleri ve şehir bürokrasisiydi. Özellikle Hamsterdam bizi bambaşka bir diyara götüren bir olay olmuştu Amir Colvin'in şehrin pisliğini biraz azaltabilmek adına aldığı insiyatif takdire şayandı. Amir Colvin şehrin tam anlamıyla huzura kavuşabilmesi için, uyuşturucu çetelerinin yok olabilmesi için, suçun, suçluların azalabilmesi için, gençlerin çetelere yem olmaması için içinde bulundukları bu yozlaşmış sistemin değişmesi gerektiğini, eyer sistem değişmezse hep aynı şekilde bir ileri bir geri gidileceğini, ilerleme kaydedilemeyeceğini biliyordu. Sisteminde değişmesinin yıllarca süreceğini ve zorlu koşullarda gerçekleşeceğini ve şu an yozlaşmış sistem içinde ki yozlaşmış insanların bunu istemeyeceğini bildiği için kısa yoldan kolay bir şekilde şehre huzur getirmeye çalıştı, nitekim başarılı oldu. Ama Colvin'in yaptıklarını hayatları rakam oynamalarıyla, olayları örtbas etmekle, doğruyu değil çıkarına uygun olanı yapmakla, halkı değil kendi kariyerlerini düşünmekle geçen patronlar anlayamadı yada anlamak istemedi ve Colvini hain ilan ettiler. Zaten patronlar Colvin'in yaptıklarını anlamak isteseydi yada anlayabilecek olsaydı iş hiç buralara gelmez sistem bu kadar pisleşmezdi. Kısacası Amir Colvin sistemin değişmesini bırakın, değişmeye başlanmasına yıllar olduğunu gördüğü için kendisi hızlı bir şekilde bir şeyler yapmak istedi İyi niyeti, merhameti, cesurluğu şehri biraz olsun huzura kavuşturup, umut oldu. Amir Colvin ben her zaman seni yozlaşmış kapkaranlık bir sistem içinde kibrit çakıp etrafı biraz olsun aydınlatmaya çalışmanla hatırlayacağım belki bir gün sistem içinde senin gibi adamlar daha çok olur ve işte o zaman geçici değil kalıcı huzur sağlanmaya çalışılır. Özetle bu sezon bizlere sistemin ve içinde ki insanların yozlaşmışlığı yüzünden sistemi düzeltmeye çalışan insanların, nasıl suçlu ilan edilip, alaşağı edildiğini doğru yapmayı hatırlatanların, yanlış yapmayı alışkanlık haline getirenler tarafından nasıl sindirildiğini, bir nevi günümüz dünyasındaki namuslu insanların namussuz insanlar ve namussuz sistemler tarafından nasıl öğütüldüğünü gösterdi. Yine The Wire yine muhteşem mesajlar, muhteşem tespitler, muhteşem gerçeklik.......ve muhteşem bir sezon.